Mahmut Tolon

mahmut tolon population evolution articles books kitaplar makaleler

Mama 12/12/2007

Kedi maması Köpek maması  protestosu! Veterinerler yardıma koşun!

Bürokrasinin meritokrasi  olması yani hakkedenlerce o koltukların doldurulur  hale gelmesi ve ayrıcalıksız olması ülkenin belki nüfustan sonra en  önemli konusu. Ama bu yazı biraz dilimizden bahsetmek istiyorum.

Lisanımızda bir karmaşa var. benim gibi alamancılar devrik cümleyle yazıyorlar. Bir nesil daha çok Osmanlıca’ya kaçıyor, bir nesil yeni Türkçe tercih ediyor. Bunlar doğal olarak yaşayan bir lisanın kalp atışları. Bir bürokrat Türkçe’si var: araba veya otomobile hep “araç” derler. Politik tercihe göre kelime seçenler var. Hepsi benim lisanım, önüme geldiği gibi, gönlümce kullanırım. Hiçbiri de batmıyor bana doğrusu. Bazı arkadaşlarım da Türkçe’nin bilim lisanı olup olmamasından bahsediyorlar. Hem umursamam hem de gayet net intravenöz (ahem, toplardamardan) fikrimi paylaşayım: Tabii ki, öyle! Aksine sadece tümvücut  gülerim.

Yabancı lisanlarda üretilen ve kullanılan teknik terimleri de zorlamayla Türkçe’ye sokmaya çalışmam bile. Radyo’ya radyo demekten de gocunmam. Televizyona TV. Örnek mi? Bilgisayarca lisanı Ingilizce gelişti  ve Almanca’da ve Türkçe’de çevirirken  fazla ulusalcı davranıp anlaşılması zor bir lisan yaratıyorlar diye düşünüyorum. Bir lisanda kullanılan tabiri aynen almak ayıp değil.  Tersane kelimesi lisanımıza Ispanyolca’dan gelmiş. Oraya da Arapça’dan gitmiş. Lisan birleştirici olmalı ve oluyor da. Zorlamacı olmamalı. Her Türkçe’yi konuşanın da fikir sahibi olmaya hakkı vardır diye düşünürüm.

Bazı kurallara riayet etmek okura saygının bir parçasıdır ve anlaşmayı kolaylaştırır sadece.

Lisanlar tüm  insanlığın malı, aslında doğal olarak keyif gönül vs gibi tabirler de o tür kelimeleri olmayan lisanlara giriyorlar. Kedi ve köpeklerine  Çarli falan gibi isim takanlara da tepkim yok.  Ama kedimin  ismi de İbiş .O kadar keyifle yangelip yatıyor ki tam “Üç dönüm bostan, yan gel Osman” tabirini çağrıştırdığından zamanla  İbiş Osman oldu.

Ama beni rahatsız eden iki şey var, onlar bu yazının konusu:

Bir banka geliyor ve ismini eyç es bi si diye telaffuz ederek banka reklamları veriyor. Esasen kim ne derse desin diye düşünen bir insanım. Ama ben şahsen sırf burada şube açan bir banka isminin başharflerini Türkçe teleffuz etmiyor diye de o bankada hesap açmam kardeşim! Bazıları da H harfini AŞ diye telaffuz ediyorlar. Eh, Milli Eğitim, eğitimden ziyade Selçuk Erez’in yazdığı gibi Milli Fizik ve Milli Kimya öğretmeye kalkarsa olacağı budur. Eğer özenip turistlere de hizmet vermek amacıyla  berber  barber veya kovaför diye tabela asarsa assın. Kendi bilir. Ama harflerin telaffuzunda  saygı noktamı aşıyorlar diye hissediyorum.

Ikinci benim Türkçe anlayışıma batan şey ise lisanın içine firmalarca sokuşturulan köpek maması ve kedi maması tabirleri. Orda durun, kırmızı kart! Olmaz ve olmamalı! Bakın bunun için gösteriye de katılırım,mitinge de  nümayişe de! Protesto ediyorum. Ne bu yahu? Ev hayvanları nekadar sevgi yumağı olarak insanlarası ilişkilere alternatif veya seçenek  haline gelseler de BEBEK değiller!  Mama bebeğe verilendir. Türkçe’si yal veya yemdir. Köpek yemi veya yal, kedi yemi! Diğer lisanlarda da örneğin İngilizce’de  Köpek yemeği kedi yemeği (food) diyorlar. Almanca’da Futter yani yem.

Bizde bundan 20 yıl önce insanlar kedi ve köpeklere sadece evde artan yemekleri verirlerdi. Nasıl alışırsa öyle gider, hertürlü canlı yaratıkta olduğu gibi. Veteriner Yasemin Atatuş kedisinin zeytinyağlılara ne denli alıştığını şu örnekle bana anlattı: kedi alışkanlıkları oluştuktan sonra zeytinyağlı bamya ve kızarmış balık yanyana konduğunda hep bamyayı tercih eder olmuş. Balığa ancak çok acıktığında ve başka yem verilmediğinde iltifat edermiş.  Kedi, köpek, küçük ve büyükbaş hayvan beslemiş bir vatandaş olarak bu özenti tabirle yönlendirilmeye karşıyım!  Yem de şuna arkadaş. Mama özenti kaçıyor!

Psikolinguizm diye bir bilimdalı var, özentiden çocukların mesela çok fazla Amerikan filmi seyredip duvar yazısı olarak  “köprü altı boy boy sana kosun kovboy” veya “Clark çekmek” Clark Gable (Tom Cruise’dan önce  yaşamış ünlü bir artist)    gibi keserek bir kaş yukarda bakmak tabirlerini araştırıyor. İyi de kedi ve köpeği yeniden keşfedecek değiliz arkadaşlar :

Yem de şuna kardeşim. Mama komik kaçıyor!

March 30, 2012 - Posted by | Makaleler / Articles

1 Comment »


Leave a comment